Yaş : 28
Kayıt tarihi : 04/04/08
Mesaj Sayısı : 2129
Nerden :
Konu: II. Albülhamit Ptsi Eyl. 01, 2008 12:59 am
<
II. Abdülhamit (Osmanlı Türkçesi: عبد الحميد ثانی `Abdü’l-Hamīd-i sânî)(d. 21 Eylül 1842 – ö. 10 Şubat 1918). 34. Osmanlı padişahıdır.
Sultan Abdülmecit'in oğludur. Henüz 10 yaşındayken annesi Tirimüjgan Kadınefendi ölünce, bakımını Abdülmecit'in diğer çocuksuz eşi Piristû Kadın Efendi üstlendi. Piristû Kadın Efendi Abdülhamit'i kendi çocuğu gibi büyüttü. Babasının ölümünden sonra yerine geçen amcası Abdülaziz diğer şehzadelerle birlikte Abdülhamit'in eğitimiyle de yakından ilgilendi. Abdülaziz 1867 yılında çıktığı Avrupa gezisine Abdülhamit'i de beraberinde götürdü.
Amcası Abdülaziz'in 1876'da tahttan indirilmesi ve şüpheli koşullarda ölümü, ağabeyi V. Murat'ın tahta geçirildikten üç ay sonra ruhsal çöküntü geçirdiği iddiasıyla görevden alınarak Çırağan Sarayı'na hapsedilmesi olaylarına tanık oldu. 31 Ağustos 1876'da padişah ilan edildi ve 7 Eylül günü Eyüp'te kılıç kuşandı.[1] Ağabeyinin yerine tahta geçirildikten sonra, her iki saltanat değişiminin mimarı olan Mithat Paşa'yı sadrazam yaptı.
33 yıl padişahlık yaptıktan sonra 27 Nisan 1909’da tahttan indirildi, 3 yıl Selanik'te Alatini köşkünde ev hapsinde tutulduktan sonra 1912'de İstanbul'a Beylerbeyi Sarayına getirildi. 10 Şubat 1918’de de İstanbul’da vefat etti. Büyükbabası için Divanyolu'nda yaptırılmış Sultan II. Mahmut Türbesi'inde yatmaktadır.
II. Abdülhamit'in ismi Latin harfli Türkçe metinlerde Abdülhamit, Abdülhamid, Abdulhamit, Abdulhamid gibi değişik imlalar ile yazılır. Türk Dil Kurumu, günümüzde Abdülhamit şeklindeki yazımı benimsemiştir.
Fiziksel görünümü ve kişiliği [değiştir] II. Abdülhamit, 1867'de amcası Sultan Abdülaziz'in Avrupa seyahati sırasında İngiltere Balmoral'da ikenSultan Abdülhamit uzunca boylu, esmerce tenli, uzunca burunlu, ela gözlü, hafif kıvırcık sakallı idi. Güçlü bir zekası vardı ve kültürlü bir padişah olarak yetişti. Çok güçlü bir hafızaya sahiptir. Bir gördüğünü bir daha unutmazdı. Açık ve net bir konuşması vardı. En önemli özelliklerinden biri, kendisine anlatılanları uzun müddet sabırla dinlemesiydi.[3]
Sultan Abdülhamit oldukça dindar bir insandı. Kızı Ayşe Sultan babasının dindarlığını şöyle anlatmıştır:
“ Babam doğru ve tam dinî itikada sahip bir Müslümandan başka biri değildir. Beş vakit namazını kılar, Kur'ân-ı Kerîm okurdu.Daima camilere devam ettiğini, Ramazanlarda Süleymaniye Camii'nde namaz kıldığını, o zamanlar camide açılan sergilerden alışveriş ettiğini hikâye tarzında anlatırdı.Babam herkesin namaz kılmasını, camilere devam edilmesini çok isterdi. Sarayın husus"i bahçesinde beş vakit Ezân-ı Muhammedi okunurdu. Babamın bir sözü vardı: "Din ve fen," derdi. "Bu ikisine de itikat etmek caiz" olduğunu söylerdi.
Kitap kolleksiyonu [değiştir]Abdülhamit matbaa ve yayın işlerine çok meraklıydı. Modern matbaa makinelerini Türkiye'ye getirtip kaliteli divan eserleri bastırmıştır. Mesela Cem Sultan Divanı'nı mükemmel bir şekilde bastırıp bazı nüshalarını İngiltere'ye, Almanya'ya ve Amerika'ya göndertmiştir.[7]
Abdülhamit dedektif romanlarına ve seyahatnamelere çok meraklı bir padişahtı. Abdülhamit'in 2 ile 5 bin adet arasında olduğu rivayet edilen bir polisiye roman koleksiyonu vardı ve bunların birçoğu Yıldız yağması sırasında ortadan kaybolmuştur. Sherlock Holmes'un bütün maceralarını eksiksiz olarak Osmanlıca'ya tercüme ettirmiştir. Abdülhamit Yıldız Sarayında çok büyük bir kütüphane kurdurtmuştu. Bu kütüphane 4 bölümden oluşmaktaydı:
Yabancı dillerde Türkiye ile ilgili yazılmış eserler. Bunların içerisinde elyazması pek çok kitap vardır. Bunlar özel olarak tercüme ettirilerek telif hakkı ödenmiş kitaplardır. Dolayısıyla bunları basmak ve dağıtmak yasaktı. Tek nüshadırlar. Ayrıca kütüphane Avrupa'da çıkan bütün önemli gazetelere aboneydi. Dolayısıyla son derece zengin bir süreli yayın koleksiyonu mevcuttu. Roman ve hikâyeler bölümü: Toplam 6 bin kadar kitap özel olarak saray için çevrilmiştir. Bu romanlar haremde de okunur ve elden ele gezer, sonra kütüphaneye teslim edilirdi. Mesela Carmen Silva'nın bütün eserleri mevcuttu. Kütüphanenin bir de Arapça ve Farsça eserleri içeren kısmı vardı ama bu kısım diğerlerine nazaran fakirdi. Coğrafya ve seyahatnameler koleksiyonu. "Yıldız duvarlarının çevirmiş bulunduğu mahdut bir orman içinde hayat geçiren Abdülhamit, sanki bütün dünyayı buradan seyredercesine" bu eserleri okurdu. Hakkındaki beyanlar Önceleri İttihat ve Terakki Fırkası içinde Sultan Abdülhamit'e karşı olan Filozof Rıza Tevfik ve Süleyman Nazif sonradan duymuş oldukları pişmanlıklarını aşağıdaki şiirleri ile dile getirmişlerdir.
“ Tarihler adını andığı zaman,
Sana hak verecek hey Koca Sultan, Bizdik utanmadan iftira atan, Asrın en siyasi Padişahına - Rıza Tevfik ”
.
“ Padişahım gelmemişken yada biz,
İşte geldik senden istimdada biz, Öldürürler başlasak feryada biz, Hasret olduk eski istibdada biz - Süleyman Nazif ” Dünyanın son hükümdarı , son evrensel imparator II.Abdülhamid Han ' dır. İlber Ortaylı Kaynak : ( Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı , sf 285, Mustafa Armağan )
" Abdülhamid'in idare tarzı azami müsamahadır. " Atatürk , Kaynak : Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı , sf 327 , Mustafa Armağan
Beylerbeyi Sarayı’nda hapis olan sabık sultanı ziyaretten dönerken Talat Paşa’ya ağlaya ağlaya şu itirafta bulunur: “Başımıza ne geldiyse bu adama yaptıklarımızdan geldi ve daha ne gelecekse o yüzden gelecek. ” Enver Paşa,
Saltanatı Dönemi Tahta çıkışı Abdülhamit tahta çıktığında Osmanlı Devleti büyük bir bunalım içindeydi. 1871'de Âli Paşa'nın ölümünden sonra Saray ile Babıali arasındaki çekişme alevlenmiş, 1875'te Devlet borçlarını ödeyemez hale düşerek Muharrem Kararnamesi ile moratoryum ilan etmiş, Rusya'nın başını çektiği Pan-Slavizm akımının etkisiyle Balkanlar’da ulusal ayaklanmalar baş göstermişti. Yurt içinde meşrutiyet yanlısı görüşler güçleniyor, hatta padişahlığın tasfiyesiyle cumhuriyet ilanı fikri tartışmaya açılıyordu.
Abdülhamit, tahta geçmeden Mithat Paşa'ya verdiği taahhüt uyarınca 23 Aralık 1876'da, ilk Osmanlı anayasası olan Kanun-ı Esasi'yi ilan etti. Meclis-i Mebusan ve Âyan Meclisi üyelerinden oluşan ilk meclis 19 Mart 1877'de açıldı. Böylece I. Meşrutiyet dönemi başladı. Padişah ile meclisin ülkeyi birlikte yönetmesi ilkesine dayanan anayasayla yargı bağımsızlığı ve temel haklar güvence altına alınmıştı. Ama egemenliğin kaynağı gene padişahtı.[10]Abdülhamit, Kanun-i Esasi’nin 113. maddesiyle kendisine tanınan “idari sürgün yetkisi”ni kullanarak, daha meclis toplanmadan Mithat Paşa'yı sürgüne yolladı.
Birinci Meşrutiyet Abdülhamit tahta çıktığında Balkanlar’da ayaklanmalar başlamış, Çarlık Rusyası Osmanlılara bir ültimatom vermişti. Büyük Avrupa devletlerinin İstanbul’da Tersane Konferansı'nı toplayarak Balkan sorununu tartıştıkları ve Osmanlı Devletinden reformlar yapmasını istedikleri sırada, II. Abdülhamit siyasal bir manevrayla 23 Aralık 1876'da Kanun-i Esasi’yi (anayasa) ilan etti. Böylece meşruti yönetime geçilmiş oluyordu.
Kanun-i Esasi uyarınca iki kanatlı bir parlamento oluşturuldu. Üyeleri seçim yoluyla belirlenen meclise Meclis-i Mebusan, üyeleri atama yoluyla belirlenen meclise de Âyan Meclisi deniyordu. İki meclisin oluşturduğu parlamento Meclis-i Umumi (Genel Meclis) olarak adlandırılmıştı. Âyan Meclisi'nin başkan ve üyeleri doğrudan padişah tarafından atanıyordu. Anayasaya göre Genel Meclis padişahın buyruğuyla kasımda açılıyor, Mart başında çalışmalarını tamamlıyordu.
II. Abdülhamit iç ve dış baskılar yüzünden meşrutiyeti ilan etmiş ve Mithat Paşa'yı sadrazam yapmıştı. Bundan dolayı ilk işi de, meşrutiyetin mimarı Mithat Paşa’yı sürgüne göndermek oldu. Ardından 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nı gerekçe göstererek Haziran 1877’de Meclis-i Mebusan’ın çalışmalarını da durdurdu. Ocak 1878'de meclis yeniden toplandıysa da üyelerinin büyük çoğunluğu Osmanlı'ya bağlı azınlıklar olan bu meclisin bağımsız Ermenistan, bağımsız Kürdistan gibi meseleleri tartışıyor olması nedeniyle 13 Şubat 1878'de meclisi kapattı.(Bismark'ın söylediği "millet-i vahideden oluşmayan bir toplumun meşrutiyetle yönetilmesi felaktettir" sözünün bu konu ile alakalı olması kuvvetle muhtemeldir). Birinci Meşrutiyet böylece sona erdi.
93 Harbi Rusya'nın Balkanlarda ıslahat için verdiği tekliflerin 10 Nisan 1877'de İbrahim Ethem Paşa hükümeti tarafından reddi üzerine "93 Harbi" olarak bilinen Osmanlı-Rus Savaşı çıktı. Osmanlı kamuoyunun zafer bekleyerek girdiği savaşta Rus orduları Balkan ve Kafkas cephelerinde Osmanlı kuvvetlerini bir dizi ağır yenilgiye uğratarak, doğuda Erzurum'u, batıda ise Bulgaristan'ın tamamı ile İstanbul surlarına kadar Trakya'yı işgal ettiler. Mebusan Meclisinde hükümetin savaş politikalarına yöneltilen ağır eleştiriler üzerine Abdülhamit meclisi 18 Şubat 1878’de süresiz olarak kapattı. Meşrutiyet rejimine son vererek, yönetime tek başına egemen oldu.
Osmanlı-Rus Savaşı, 3 Mart 1878'de İstanbul surları dışındaki Ayastefanos (Yeşilköy)'de karargâh kuran Rus kuvvetlerinin dikte ettiği Ayastefanos Antlaşması ile sona erdi. Osmanlı Devletinin fiilen Rusya'nın egemenliğine girmesini öngören bu antlaşmaya, Rusya'nın aşırı derecede güçlenmesinden kaygı duyan öbür Avrupa devletleri karşı çıktılar. 13 Temmuz 1878’de Ayastefanos Antlaşması’nın yerine geçen Berlin Antlaşması imzalandı. Yeni antlaşmayla Rusya'nın toprak kazanımları geri alındıysa da, Romanya ve Karadağ’a bağımsızlık verildi, Bulgaristan’da da Almanya ve Avusturya himayesinde özerk bir prenslik oluşturuldu.
Ayastefanos Antlaşması II. Abdülhamit'in karşı olmasına rağmen Midhat Paşa, Damad Mahmud Paşa ve Redif Paşa gibi devlet adamlarının ısrarlarıyla girilen Osmanlı-Rus savaşı, Osmanlı Devletinin yenilgisiyle sonuçlanmıştı. Rus orduları başkomutanı Grandük Nikolay Nikolayeviç, barış esaslarının mütarekeyle birlikte görüşülmesi şartıyla bu isteği kabul etti ve 3 Mart 1878’de İstanbul'un Yeşilköy semtinde ağır koşullar içeren bu antlaşma imzalandı. Buna göre;
Osmanlı Devleti'ne bağlı bir Bulgaristan Prensliği kurulacak, Prensliğin sınırları Tuna'dan Ege'ye, Trakya'dan Arnavutluk'a uzanacak. Bosna-Hersek'e iç işlerinde bağımsızlık verilecek. Sırbistan, Karadağ ve Romanya tam bağımsızlık kazanacak ve sınırları genişletilecek. Kars, Ardahan, Batum ve Doğubeyazıt Rusya'ya verilecek. Teselya Yunanistan'a bırakılacak. Girit ve Ermenistan'da ıslahat yapılacak. Osmanlı Devleti Rusya'ya 30 bin ruble savaş tazminatı ödeyecekti.
Toprakları elde tutma dönemi Berlin Kongresi Doğu Anadolu'daki Ermenilerin Rus himayesine yönelmelerine engel olmak amacıyla, Osmanlı Devleti'nden bu bölgedeki Ermenilerin durumunu düzeltmeye yönelik bir dizi reform yapmasını talep etti. Abdülhamit yönetiminin bu reformları ertelemesi ve bölgedeki Kürt aşiretlerini muhtemel bir Ermeni isyanına karşı silahlandırma yoluna gitmesi üzerine Ermeniler arasında devrimci ve milliyetçi örgütler güç kazandı. 1887'de Maraş'a bağlı Zeytun'da, 1891'de ise Siirt'e yakın Sason'da Ermeni devrimci örgütlerince desteklenen direniş hareketleri başlatıldı. 1895'te bu olayların ülke çapında bir ihtilale dönüşmesi olasılığının doğması ve İstanbul'da Ermeni örgütlerinin Kumkapı'da Batı kamuoyunu etkilemeye yönelik bir ayaklanma düzenlemesi üzerine Kâmil Paşa hükümeti tarafından Anadolu'da Ermeni topluluklarına yönelik sert bastırma tedbirleri alındı. IV. Ordu Komutanı Müşir Zeki Paşa Ermeni isyanını bastırmakla görevlendirildi. Doğuda Kürt aşiret reisleri Hamidiye Alayları adı altında düzensiz milis birliklerinde örgütlendi.
1895 yazında tüm Anadolu taşrasında gerçekleşen kanlı olaylar Batı kamuoyunda genellikle "Ermeni katliamı" olarak değerlendirildi; liberal Avrupa basınında Abdülhamit aleyhine şiddetli bir kampanya başlatılmasına sebep oldu. Fransız Akademisi üyesi tarihçi Albert Vandal, ilk defa Abdülhamit hakkında Le Sultan Rouge (Kızıl Sultan) lakabını kullandı.
1897 yılında, Girit'in Yunanistan'a ilhakını isteyen Yunan hükümetinin Tesalya sınırında ihlallere girişmesi üzerine Osmanlı-Yunan Savaşı çıktı. 15-17 Mayıs tarihinde Dömeke'de yapılan muharebede Yunan ordusu kesin bir yenilgiye uğradı. Avrupa devletlerinin müdahalesi ile mütareke yapıldı. Tesalya sınırındaki bazı değişiklikler dışında savaştan önceki sınırlara dönüldü. Yunanistan Osmanlı Devleti'ne 4 milyon lira savaş tazminatı ödemeyi kabul etti.
İttihatçılar tarafından Abdülhamit dönemine "İstibdat Dönemi" (devr-i istibdâd) adı verilir.
No Fear ●нєяzαмαη ßαLıм`
Yaş : 28
Kayıt tarihi : 04/04/08
Mesaj Sayısı : 2129
Nerden :
Konu: Geri: II. Albülhamit Ptsi Eyl. 01, 2008 12:59 am
<
Sıkıyönetim dönemi II. Abdülhamit Meclis'i kapatarak yönetimi kendi eline aldıktan sonra Osmanlı tarihinde ilk defa geniş kapsamlı bir polis ve istihbarat örgütü kurdu. Meraklı olduğu Sherlock Holmes dedektif hikayelerinden ve amcasının esrarengiz bir şekilde ölmüş olmasından da etkilenen Abdülhamit 1880 yılında Yıldız İstihbarat Teşkilatını kurdu[11]. Çok sayıda hafiye'den oluşan bu örgütün amacı Abdülhamit'in siyasi rakipleri hakkında bilgi toplamak ve Abdülhamit'e karşı hazırlanan darbe veya ayaklanma girişimlerini önlemekti. Hafiyeler sadece kendi başlarına bilgi toplamakla kalmıyor, halk arasında çok sayıda kişiye maaş bağlayarak geniş bir istihbarat ağı oluşturuyorlardı. Jurnalci adı verilen bu kişiler Abdülhamit yönetimine karşı olabilecek faaliyetleri bildiriyorlar, zaman zaman sıradan insanların veya aydınların hapse atılmalarına veya sürgüne gönderilmelerine neden oluyorlardı.[kaynak belirtilmeli]
Abdülhamit'in sıkıyönetim dönemi her ne kadar demokrasi ve insan haklarıyla bağdaşmadıysa da bazı uzmanlarca Osmanlı Devleti'nin ömrünü 30-40 yıl daha uzatmış olduğu ileri sürülmüştür:
Düvel-i Muazzama'nın bu meclisin açılmasını demokrasi ve insan hakları için değil, kendi adamları olan milletvekilleri eliyle iç idareye daha rahat karışabilmek için istediği öne sürülmüştür. İcra`yı baskı altında tutan bir meclis vardı. Azınlık milletvekilleri, her bir grup arkasına bir Avrupa Devletini alarak, üyesi olduğu bağımsız devletler kararı çıkarmak için uğraşmaktaydılar. Girit, Teselya ve Yanya'nın Yunanistan'a bırakılması gerektiğini ifade eden vekiller çıkmıştır. 240 üyeden sadece 60-70 kadarının Türk asıllı olduğu düşünülürse, gayrimüslimlerin bu meclis üzerindeki etkileri daha iyi anlaşılabilir. Bu meclis ile Berlin Andlaşması imzalansaydı, Balkanlarda kurulan yeni devletler kadar Anadolu'da ve Ortadoğu'da yeni devletler kurulması ihtimali mevcuttu. Almanya Şansölyesi Bismark bu konuda aşağıdaki sözleri ifade etmişti:
No Fear ●нєяzαмαη ßαLıм`
Yaş : 28
Kayıt tarihi : 04/04/08
Mesaj Sayısı : 2129
Nerden :
Konu: Geri: II. Albülhamit Ptsi Eyl. 01, 2008 1:00 am
<
"Biz, Berlin Andlaşmasını, Osmanlı Devleti'nin lehine olsun diye yapmıyoruz; sadece Ayastefanos Andlaşması Avrupalı Devletlerin aleyhine olduğu için buradayız."
II. Abdülhamit, Meclis'in, bağımsız Ermenistan, Pontus ve Kürdistan gibi devletlerin kurulmasını tartıştığını görünce, 13 Şubat 1878'de Meclisi fesh etti. Bu hareketini, Alman Şansölyesi Bismark şu sözüyle tasvip etmiştir:
Bir devlet millet-i vâhideden (tek bir milletten) mürekkep olmadıkça (oluşmadıkça), meclis faydadan ziyade zarar verir.
Durumdan rahatsız olan İngiltere, V. Murat'ı Padişah, Mithat Paşa'yı sadrazambaşbakan yapmak için Genç Osmanlılardan Ali Suavi 'yi tahrik ederek tarihe Çırağan Baskını olarak geçen başarısız darbeyi yaşattı. 23 ihtilâlcinin ölümü ile sonuçlanan bu sonuçsuz darbe, II. Abdülhamit'in hafiyye denilen gizli teşkilâtını kurarak daha sıkı idareyi ele almasına mecbur etti.
İkinci Meşrutiyet
Abdülhamit’in örfi yönetimine karşı muhalefet de giderek güçlendi. 1889'da İttihat ve Terakki Cemiyeti kuruldu. 1908'de İttihat ve Terakki yanlısı bazı subaylar Manastır ve Selanik kentlerinde ayaklandılar. Bunun üzerine, Abdülhamit 24 Temmuz 1908'de anayasayı kardeş kanı dökülmesin diye yeniden yürürlüğe koymak zorunda kaldı ve II. Meşrutiyet ilan edildi. Yapılan seçimlerle oluşturulan yeni meclis 17 Aralık 1908’de açıldı.
Artan huzursuzluklar ve İttihat ve Terakki karşıtlarının kışkırtmaları sonucunda, 13 Nisan 1909’da İstanbul’da ayaklanma çıktı. Rumi takvimle 31 Mart günü patlak verdiği için bu ayaklanma 31 Mart Olayı olarak bilinir. Selanik’te kurulan Hareket Ordusu 23/24 Nisan gecesi İstanbul'a girerek ayaklanmayı bastırdı.
İkinci Meşrutiyet dönemi ağırlıklı olarak İttihat ve Terakki hükümetlerinin yönetiminde geçti. Devlet yönetiminde İttihat önderleri Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa etkili oldular. Bu dönemde Osmanlı Devleti, Trablusgarp, Balkan ve I. Dünya savaşlarına girdi. Üç savaşta da yenilgiyle ve toprak kayıplarıyla çıktı. I. Dünya Savaşı’nın hemen ardından VI. Mehmet, İtilaf Devletleri’nin baskısıyla 21 Aralık 1918’de parlamentoyu kapattı.
31 Mart Ayaklanması ve tahtan indirilişi 12 Nisan'ı 13 Nisan'a bağlayan gece, Taksim Kışlası'ndaki Avcı Taburu'na bağlı askerler subaylarına karşı ayaklanarak kendilerine önderlik eden din adamlarının peşinde Heyet-i Mebusan'ın önünde toplandılar ve ülkenin şeriata göre yönetilmesini istediler. Hüseyin Hilmi Paşa hükümeti ayaklanmacılarla uzlaşma yolunu seçti ve hükümet üyeleri tek tek istifa etti.
Abdülhamit, olayların başlama sebebini hatıratında şu şekilde anlatır:
Vekâyi'ın(olayların) ve acemi bir idârenin hergün bir sûretle izhâr ettiği mevâdd-ı müşte-ıle(tahrik edici hususlar) elbette infilâk edecekti. Hatta 31 Mart'a kadar te'hîri bile şâyân-ı hayrettir. Hiçbir kimseye hesap vermek mecburiyetinde bulunmadığım bir zamanda, ma'a'l-kasem(yemin ederek) te'mîn ederim ki ben bir fenalık olmamasına elimden geldiği kadar çalıştım. Tehlikenin te'ehur-i vuku'unda(gerçekleşmesinin gecikmesinde) bu mesâ'î-i hayır-hâhânenin dahli bulunduğunu zannederim.[12]
Ayaklanma Heyet-i Mebusan üzerinde de etkili oldu. O gün İttihat ve Terakki üyesi mebuslar, can güvenlikleri olmadığı için meclise gitmediler. Bazıları İstanbul'dan uzaklaşırken, bazıları da kent içinde gizlendi. Bu arada ayaklanmacılar İttihatçı subaylarla mebusları buldukları yerde öldürüyorlardı. Hükümetin ve meclisin etkisiz kalmasıyla, II. Abdülhamit yeniden duruma egemen oldu. Ayaklanmayı başlatan muhalefet ise, herhangi bir programdan yoksun olduğundan önderliği elde edemedi.
İstanbul'da denetimi elinden kaçıran İttihat ve Terakki asıl güç merkezi olan Selanik'teki 3. Ordu'yu harekete geçirdi.Böylece ayaklanmayı bastırmak üzere Hareket Ordusu kuruldu.Ayaklanmacılar 23 Nisan'ı 24 Nisan'a bağlayan gece İstanbul'a girmeye başlayan Hareket Ordusu'na başarısız bir direniş çabasından sonra teslim oldular. Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Ayan da bir gece önce Yeşilköy'de toplanarak Hareket Ordusu'nun girişiminin meşruluğunu onaylamışlardı.
Diğer bir iddiaya göre 31 Mart ayaklanmasını İttihat Terakki, İngiltere ve Abdulhamid'e Filistin nedeniyle husumet besleyen Mason teşkilatları tertip ederek Abdulhamid'i tahttan indirmeyi amaçlamışlardır. Nitekim Abdulhamid'in tahttan inmesiyle Yahudiler Filistin'de toprak satın alma izni almışlardır. İttihad Terakki ise hiçbir etkisi olmayan padişah Vahidettin sayesinde yönetime tamamen hakim olmuştur. Abdulhamid'ten sonra imparatorluk hızlı bir parçalanma sürecine giderek İngiltere'de istediğini elde etmiş oldu.[13]
Ayaklanmanın bastırılmasından sonra sıkıyönetim ilan edildi ve ayaklanmacıların önderleri divanıharpte yargılanarak ölüm cezasına çarptırıldılar. Muhalefet hareketi önemli kayıplara uğradı. Ama en önemli gelişme, Meclis-i Umumi Milli adı altında birlikte toplanan Heyet-i Mebusan ve Heyet-i Ayan'ın 27 Nisan'da II. Abdülhamit'in tahttan indirilmesini, yerine V. Mehmed'in geçirilmesini kararlaştırmasıydı.Ayrıca II. Abdülhamit'in İstanbul'da kalması da sakıncalı bulunarak Selanik'te oturması uygun görüldü. Divanıharp II. Abdülhamit'i yargılamak istediyse de, yeni kurulan Hüseyin Hilmi Paşa hükümeti bunu kabul etmedi.
Abdülhamid, Selanik'ten gelen Hareket ordusuna karşı herhangi bir direniş göstermedi. Kendi hatıratında bunu kardeş kanı dökülmesin diye yaptığını yazar. Oysa Osmanlı Paşaları bu toplama orduyu rahatlıkla geri püskürtebileceklerini padişaha arz etmişlerdi.
No Fear ●нєяzαмαη ßαLıм`
Yaş : 28
Kayıt tarihi : 04/04/08
Mesaj Sayısı : 2129
Nerden :
Konu: Geri: II. Albülhamit Ptsi Eyl. 01, 2008 1:01 am
<
II. Abdülhamit'in projeleri Gerçekleştirdiği projeler Ordu'nun Modernleştirilmesi:
1878'de Osmanlı İmparatorluğu'nun hezimetiyle sonuçlanan 93 Harbinden sonra, Sultan 2. Abdülhamit Rus Yayılmacılığı'na karşı Osmanlı Ordusu'nun modernleşmesi gerektiğine karar verdi ve bu yayılmacılıktan etkilenen diğer ülke olan Almanya ile işbirliğine karar verdi. Aralarında sonradan Müşir rütbesi verilecek olan Baron Von der Goltz komutasında bir Alman askeri heyeti İstanbul'a geldi. Von der Goltz, askeri okullarda köklü reformlar gerçekleştirip genç subayların yetiştirilmesi için önkoşulları oluşturdu. Ancak bununla birlikte von der Goltz, Türk generallerinin günümüze kadar dayanan, herkesten daha modern yöntemlerle eğitilmiş olma ve en yeni askeri teknolojileri takip etme bilincinin temel taşını oluşturdu. Mamafih, Prusya geleneğinin bir diğer temeli olan askerlerin sivil siyasete karışmama prensibini aşılamakta başarılı olamadığı Babıali Baskını ile ortaya çıktı.
Ordunun von der Goltz tarafından yeniden yapılandırılmasıyla birlikte Osmanlılar, Krupp ve Mauser gibi Alman şirketlerine ilk kapsamlı silah siparişlerini verdiler. Von der Goltz, Almanya'nın ve Osmanlı Devleti'nin Doğu'daki nüfuzunu garantilemek için Bağdat tren yolunun inşa edilmesini de destekledi. Bu fikir, yeni pazarlar bulmak için tren yollarının yapılmasını destekleyen Alman ekonomisinin çıkarlarıyla da örtüşüyordu. 1888 yılında Sultan II. Abdülhamit, Bağdat tren hattı inşaası lisansını, Alman Bankası Deutsche Bank tarafından yönetilen bir Alman konsorsiyumuna verdi.
Osmanlı Ordusunun modern silahlar kullanmaya başlaması, 1897 Osmanlı-Yunan Savaşında hemen semeresini gösterdi. Osmanlı Ordularının Atina'yı tekrar ele geçirmelerine ancak Rus Çarı 2. Nikolay'ın Sultan 2. Abdülhamit'e haber göndererek, eğer derhal ateş-kes sağlanmazsa Rus Ordularının Erzurum'a hücum edeceğini bildirmesi engel oldu.
Eğitim alanında:
İlk kız okulları II. Abdülhamit zamanında açılmıştır. Nitekim bilgili bir kişi olan Abdüllatif Subhi Paşa'nın ilk defa bir kız sanat okulu açma teşebbüsünde tereddüt geçirmesi ve titizlenmesi üzerine Abdülhamit, "Sen mektebi aç, ben arkandayım", diyerek açıktan destek vermiş ve çevresini, daima kızların okuması için ilk adımları atmaya teşvik etmiştir.
Ulaşım alanında:
Demiryolu ulaşımı; Büyük ölçüde gerçekleşen projelerden birisi Hicaz Demiryolu'dur. Bu proje Almanların finanse edip Haydarpaşa-Ankara arasında gerçekleştirdikleri Bağdat Demiryolu'nun aksine, finansmanıyla, inşaatıyla, tasarımıyla, İslam âleminden toplanan bağışlarla tamamen yerli bir girişimin eseridir.[15]
Sirkeci ve Haydarpaşa garları Abdulhamid'in yaptırdığı önemli binalardır. Haydarpaşa Garı'nın yapımına 30 Mayıs 1906'da başlanmıştır.
Karayolu ulaşımı; II. Abdülhamit zamanında bütün Anadolu'yu baştan başa dolaşacak bir karayolu ağının (şose şebekesinin) projelendirilip tatbikata geçirildiği çeşitli kaynaklarda belirtilmektedir. [16] 1869 yılında getirilen bir sistemle halkın kara yollarının yapımına katılması sağlanmıştı. Buna göre 16-60 yaş arası erkek nüfus ile her hanenin sahip olduğu yük ve araba hayvanları senede 4 gün yol inşaatında çalışacaktı. Bu sayede inşaatın hızla bitirilmesi sağlanmıştır. Gümüşhane-Bayburt-Erzurum-Doğubeyazıt-İran kara yolu (1879) haricinde 12 bin kilometrelik bir güzergâha sahip Samsun-Bağdat şosesi 1895 yılma kadar tamamlanmıştı. Açılan yollar Samsun'a göçü başlatmış ve bu şehrin önemli ölçüde büyümesi Abdülhamit döneminde olmuştur.[17] Bursa için de durum böyledir. Hem şehir içi, hem de şehirler arası yollarla Bursa, yeniden bölgenin önemli bir kara yolu kavşağı haline gelmiştir.
İletişim alanında:
İlk olarak 1877'de Posta Telgraf Teşkilatı konuya daha etkenlik kazandırmak amacı ile aynı isimle bakanlık haline getirildi. Ayrıca 27 Haziran 1900'de Posta Telgraf Teşkilatında ilk defa bir "havale kalemi" devreye sokulmuş, 30 Mayıs 1901'de Şehir Postaları kurulmuş, 30 Ağustos 1901'de ise postaların yerine daha hızlı ulaşabilmesi için demiryolları (o zamanki adı Şark Şimendiferleri) şirketiyle özel bir anlaşma yapılmıştır. Telefon ise Avrupa'da kullanılmaya başlandığı tarihten (1876) sadece 5 yıl sonra, yani 1881'de İstanbul'a getirilmiş ve sınırlı da olsa istifadeye sunulmuştur. Telgraf hatları döşenmesine onun zamanında hız verilmiş, hatta bu hatların her birinde meteorolojik gözlemler yapılması için talimat verilmiştir. Böylece telgraf hatlarının yaygınlaşmasıyla birlikte, hatların ulaştığı noktalardaki hava durumunun merkeze bildirilmesi imkân dahiline girmekte, böylece bu çabalar çağdaş 'hava durumu' raporlarımızın başlangıcını oluşturmaktadır.[18]
Sağlık Alanında
1899 yılında halen faaliyette olan Şişli Etfal hastanesini kurdu.
Sosyal Yardımlaşma
25 Mart 1306 tarihli fermanıyla Okmeydanı'ndaki Darulaceze'yi kurdurmuştur.
Gerçekleştiremediği projeleri II. Abdülhamit 20. yüzyılın başlarında İstanbul'da Haliç'e, dahası Boğaziçi'ne birer köprü yaptırmayı düşünmüştür ve bunun için de çeşitli projeler hazırlatmıştır.Fernidan Arnoden adlı Fransız mimarın 1900 tarihinde bir, Boğaziçi Demiryolu Kumpanyası'nın iki Boğaz köprüsü projesi, gerçekleştirilememiş olsa da, en azından belgeleri, çizimleri, resimleri bulunmakta ve o devirde İstanbul'un geleceğini öngören yoğun altyapı çalışmalarına girildiğinin işaretleri görülmektedir.[19]
Gerçekleşemeyen ama projesi çizdirilen, fizibilitesi çıkartılan ve ihalesi yapılarak inşasına başlanan projelerden birisi de Yemen Demiryolu'dur. Raporu 1898'de o zamanlar Yemen Valisi olan (sonradan Sadrazam) Hüseyin Hilmi Paşa vermiş ve 1913 yılında inşasına başlanmıştır. Ancak İtalyan kuvvetlerinin Yemen'deki Cibana limanını topa tutmasıyla çalışmalar durmuş ve proje iptal edilmiştir.
No Fear ●нєяzαмαη ßαLıм`
Yaş : 28
Kayıt tarihi : 04/04/08
Mesaj Sayısı : 2129
Nerden :
Konu: Geri: II. Albülhamit Ptsi Eyl. 01, 2008 1:03 am
<
Döneminde yapılan mimari eserler Kültür, sanat ve mimari gibi konulara önem veren bir padişah olan Abdülhamit döneminde, özellikle yabancı mimarların faaliyetleri göze çarpar. II. Abdülhamit'in padişahlığı döneminde yerli ve yabancı mimarların yaptıkları mimari çalışmalardan bazıları şunlardı[21];
İstanbul Arkeoloji Müzesi Eski Şark Eserleri Müzesi Yüksek Ticaret Merkezi Haydarpaşa Tıbbiye Mektebi Düyun-ı Umumiye ve Karaköy Osmanlı Bankası Karaköy Palas İş Hanı Maçka Palas Ankara İş Bankası İstanbul Maçka İtalyan Sefareti Tarabya İtalyan Sefareti Haydarpaşa Garı Sultanahmet'de Alman Çeşmesi Sirkeci Garı Kütahya Ulu Camii İstanbul Yıldız Hamidiye Camii Cihangir Camii Beyazıt Devlet Kütüphanesi (Kütübhane-i Umumi-i Osmani)
Popüler Kültürde II. Abdülhamit Ferzan Özpetek'in yönettiği, 1999 yapımı Harem Suare filmi II. Abdülhamit'in son dönemlerini anlatmaktadır. Sultanı Haluk Bilginer oynamıştır.[22] Abdülhamit Düşerken (2002) filminde Çetin Öner tarafından canlandırıldı.[22] Gazi Kadın/Nene Hatun (1973) filminde Ali Poyrazoğlu tarafından canlandırıldı.[22] Elveda Rumeli dizisinde II. Abdülhamit'i Tuna Orhan oynamaktadır. Abdulhamit Han Belgeseli II. Abdülhamit'in Sultan Hasan olarak geçtiği ve Ömer Şerif tarafından canlandırıldığı 1986 tarihli bir televizyon yapımı bulunmaktadır.
Ailesi Eşleri 1-Nâzik-edâ Baş Kadın Efendi
2-Bedr-i Felek Baş Kadın Efendi
3-Sâfi-nâz Nur-efzûn 2. Kadın Efendi
4-Bîdâr 2. Kadın Efendi
5-Dilpesend 3. Kadın Efendi
6-Mezîde Mestân 3. Kadın Efendi
7-Emsâl-i Nûr 3. Kadın Efendi
8-Ayşe Dest-i Zer Müşfika (Kayıhân) 4. Kadın Efendi
9-Sazkar Hanımefendi
10-Peyveste Hanımefendi
11-Fatma Pesend Hanımefendi
12-Behice Maan Hanımefendi
13-Saliha Naciye Kadınefendi
Erkek çocukları 1.Mehmet Selim Efendi
2.Mehmet Abdülkadir Efendi
3.Ahmet Nuri Efendi
4.Mehmet Burhaneddin Efendi
5.Abdürrahim Hayri Efendi
6.Ahmet Nureddin Efendi
7.Mehmet Bedrettin Efendi
8.Mehmet Abid Efendi
Kız çocukları 1-Ulviye Sultan
2-Zekiye Sultan
3-Fatma Naime Sultan
4-Naile Sultan
5.Seniye Sultan (1884). Bebekken ölmüştür.
6.Seniha Sultan (1885). Bebekken ölmüştür.
7-Ayşe Sultan
8-Şadiye Sultan(1886-1977)
9-Refia Sultan
10.Hatice Sultan
11.Aliye Sultan (y.1900). Bebekken ölmüştür.
12.Cemile Sultan (y.1900).Bebekken ölmüştür.
13.Samiye Sultan
No Fear ●нєяzαмαη ßαLıм`
Yaş : 28
Kayıt tarihi : 04/04/08
Mesaj Sayısı : 2129
Nerden :
Konu: Geri: II. Albülhamit Ptsi Eyl. 01, 2008 1:03 am
<
Kaynakça Vikipedi Vikipedinin kaynakçası ^ Palmer, Alan (1993). Bir Çöküşün Yeni Tarihi. İstanbul: Sabah Kitapları. ISBN 975-7339-00-8 s.159-160. ^ Abdülhamit ^ kultur.gov.tr ^ Ayşe Osmanoğlu, Babam Sultan Abdülhamit (Hatıralarım), 3. baskı, Ankara 1986, Selçuk Yayınları, s. 24-25. ^ bkz. Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı s.79 ^ bkz. Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı s.99 ^ bkz. Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı s.83 ^ "II. Abdülhamid'in çevirttiği polisiye romanlar", Müteferrika, Sayı: 28, Kış 2005-2, s. 25-34. ^ bkz. Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı s.88 ^ Kanun-i Esasi. ^ Darbeler ve sıkıyönetimler gizli servisi de vurdu (10 Ağustos 2007). ^ Yalçınkaya, Alâeddin (1996). Sultan II. Abdülhamid Han'ın Notları. İstanbul: Sebil Yayınları. ISBN 975-7480-91-6 s.115-116. ^ 31 Mart Vakası, General Cevat Rıfat Atilhan ^ Yalçınkaya, Alâeddin (1996). Sultan II. Abdülhamid Han'ın Notları. İstanbul: Sebil Yayınları. ISBN 975-7480-91-6 s.121. ^ bkz. Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı s.221 ^ bkz. Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı s.230 ^ Talay, age, s. 304 vd ^ Talay, age, s. 410. ^ Bkz. Hayrı Mutluçağ, "Boğaziçi köprüsünün yapılması yolunda ilk çabalar". Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Sayı: 4, Ocak 1968, s. 32-33 (3 adet resim ve çizim, 3 adet de belge mevcut). Ayrıca bkz. Aydın Ta-lay, Eserleri ve Hizmetleriyle Sultan Abdülhamid, İstanbul 1991, Risale Yayınları, s. 309. ^ Ufuk Gülsoy, "Yemen Demiryolu projesi", Tarih ve Medeniyet, Sayı: 41, Ağustos 1997, s. 44-49. ^ osmanli700.gen.tr ^ a b c sinema.com
AshLeyRen**..
~~ÖzeL~~
Yaş : 29
Kayıt tarihi : 04/04/08
Mesaj Sayısı : 1991
Nerden : Başkent ;)
Konu: Geri: II. Albülhamit Ptsi Eyl. 01, 2008 1:20 am
<
Ellerine sağlık aşkım(:
No Fear ●нєяzαмαη ßαLıм`
Yaş : 28
Kayıt tarihi : 04/04/08
Mesaj Sayısı : 2129
Nerden :
Konu: Geri: II. Albülhamit Ptsi Eyl. 01, 2008 1:23 am