Yaş : Kayıt tarihi : 04/04/08
Mesaj Sayısı : 1398
Nerden : AnKaRa..
Konu: Röpörtajj ! Cuma Eyl. 19, 2008 3:39 am
<
aLıntı
Hepsi de hayatta bir şeye kafayı takmıyor
Cemre, Yasemin, Eren, Gülçin... Bu kızlar 2.5 ay önce çıkan albümleri 50 bin satışa ulaşan dört çıtır kız... Yaşları 19'la 21 arası... Bu kızlar, bir enteresan... Yaşama hiç ağır takılmıyorlar... Dünyaya, sorunsuz bakmaya çalışıyorlar... Daha bu yaşta "Fazla sterese girme... Erken yaşlanma..." psikozundalar....
Cemre, Yasemin, Eren, Gülçin... Bu kızlar 2.5 ay önce çıkan albümleri 50 bin satışa ulaşan 4 çıtır kız...Yaşları 19'la 21 arası... Aslında daha da küçük gösteriyorlar... Trabzon'da Karadeniz Teknik Üniversitesi'ndeki konserlerinde tam 40 bin kişi varmış... Öyle diyorlar... Bu kızlar bir enteresan... Yaşama hiç ağır takılmıyorlar... 3 yaşından, 13 yaşından hayranlarının sevgi selinde, hayatı içim içim bir su gibi içiyorlar... Yasemin arabalara meraklı... Bir an önce mutlaka bir spor araba sahibi olmak istiyor... Eren aralarındaki tek aşık kız... Erkek arkadaşı, hep evlerinde olduğundan, onu şimdiden aileden saymaya başlamış... Diğerleri, konserlerden daha aşık olmaya fırsat bulamamışlar... Tabii bunda hayran kitlelerinin de önemli bir rolü var... Ne de olsa hayran kitlelerinin yüzde 50'si 3-13 yaş arası... Ancak müthiş popülerler... İnternette albümleri 95 bin kez indirilmiş... MUHTAR: Ne kadar oldu bir araya gelişiniz? CEMRE: Arkadaş olarak 10-12 sene, 7-8 yaşlarından beri beraberiz. MUHTAR: Peki 7-8 yaşından beri böyle bir grup mu oluşturmayı planlıyorsunuz? CEMRE: Hayır, beş sene önce başladık ama uzun zamandır hayal ediyorduk. MUHTAR: Kimin aklına geldi bu? KIZLAR: Hepimizin.
HEPSİ'NDE HER ŞEY VAR! EREN: Ortaokuldayken müzik gruplarına inanılmaz bir hayranlığımız vardı, özellikle de erkek müzik grupları çok modaydı o zamanlar. Backstreet Boys gibi... Buradan çıktı 'bir grup kuralım' fikri. GÜLÇİN: Tabii biz hayranlık duyduğumuz o grupların seviyesinde daha değiliz ama inşallah olur. Hayranlıkla başlayan bir hevesti. MUHTAR: Yani siz şimdi hayranlık duydunuz ondan dolayı da biz bir grup kuralım dediniz, sonra? GÜLÇİN: Aslında ilk başta vokalleri paylaşıyorduk, çok sesli şarkılar oldukları için grup olarak bu vokalleri bölüşerek söylüyorduk. Bu da bize bir grup kuralım fikri verdi. Aldık başımızı gittik. Söylerken grup olduk. İsmimiz de yoktu, çok uzun süre isimsizdik biz. MUHTAR: "Hepsi" ismini nereden buldunuz? YASEMİN: Mete Özgencil buldu. Hepsi şu anlamda: Hepsi konservatuvarda okuyor, hepsi dansçı, hepsi şarkı söylüyor, hepsi dost. Her şey var hepsinde, o yüzden 'Hepsi'. MUHTAR: Siz her şeyi kapsadığınız için... CEMRE: Şöyle düşünün. Dans ediyorlar mı? Evet hepsi ediyor. Şarkı söylüyorlar mı? Evet hepsi söylüyor. Ee müzik var mı? Evet hepsi var. MUHTAR: Müzik yaparken nasıl bir felsefeniz " var? Ben sözlerinize falan baktım çok değişik sözleriniz... EREN: R&B bizim müziğimizin ismi. MUHTAR: Ne bi? EREN: Ar an bi, ar an bi. MUHTAR: Ne demek? Hayır R&B'yi insanlar bilmez değil mi? EREN: Doğu var, pop da var, farklı enstrümanlar var. Türk enstrümanları, karışmış bir müziğimiz var. CEMRE: Türkiye'de yaşıyoruz, Türkiye'de pop dinleniyor. İnsanların Doğu ezgilerinden alınmış bazı şeyler hoşuna gidiyor. Biz müziğimizin arasına darbukalar koyduk Türkiye'ye de yakın olsun diye. MUHTAR: Peki kaç kişi izliyor siz konser verdiğiniz zaman? CEMRE: İlk konserimiz Trabzon Teknik Üniversitesi'nde oldu. İlk başta 30 bin kişi vardı, konser sırasında 40 bin kişi olmuştu, inanamamıştık bu kadarına. MUHTAR: 40 bin kişi mi? CEMRE: Evet, 40 bin kişi, biz inanamadık. 'Kaç kişi var?' diye sorduk. '40 bin kişi kadar var' dediler. MUHTAR: Sonraki konserleriniz? YASEMİN: Sonra Kilyos Solar Beach'te verdik. Orada o kadar çok kişi yoktu. CEMRE: Hava soğuktu Kilyos'ta. Açık hava diye öyle oldu. Çok serindi fakat yine de kalabalıktı. EREN: Şimdi ayın 23'ünde Didim'de daha sonra Boğaziçi Üniversitesi'nde konserimiz var.
'LARÇ' BİR HAYATIMIZ VAR!.. MUHTAR: Peki hayat felsefeniz ne? Nasıl bakıyorsunuz hayata? EREN: Ben bunu birkaç sene önce kendime şey yaptım ama ne kadar doğru bilmiyorum. Bir şeyleri çok fazla kafaya takmamayı, hani böyle daha 'larç' hayat... Yani her şey zaten bir şekilde oluruna varıyor. Bir de her şey artık hayırlısı olsun falan... MUHTAR: Stres yapma diyorsun yani? EREN: Stres yapmayacağım evet, bunun ileride bana faydası olacağını düşünüyorum. MUHTAR: Genç ve dinç kalacağım diyorsun... EREN: Genç ve dinç kalacağım ama bazen "Bu nasıl bir laçkalık sendeki" denebiliyor. MUHTAR: Nasıl laçkalık, ailen mi diyor bunu? EREN: Hayır ailem değil, arkadaşlarım diyor. YASEMİN: Ben de aynı şekilde yani beni üzmeye çalışan biri varsa hiç onu takmayacağım. 'Bırak kendi üzülsün kendi kazdığı kuyuya kendi düşsün' mantığında gidiyorum. MUHTAR: Beni üzmesine izin vermeyeceğim dediğin, bir erkekten mi bahsediyorsun? YASEMİN: Herhangi biri olabilir; dışarıdan, okuldan biri de olabilir bu, arkadaşım da olur... Herhangi biri, illa erkek arkadaşım olması gerekmiyor. MUHTAR: Hayır yani 'Beni üzmesine izin vermeyeceğim' deyince dedim herhalde... YASEMİN: Hayır yani çünkü çıkabiliyor öyle o tarz insanlar konservatuvarda genellikle. O yüzden o tarz ilişkilere pek yaklaşmamaya çalışıyorum yani insanları açıkçası tanımak daha mantıklı geliyor. Eskiden tanımadan direkt samimi olurdum arkadaş olurdum ben, bu benim canımı çok acıttı. MUHTAR: Peki yani nasıl bir felsefe? Örneğin; hayattaki hangi felsefenizi kendi hayranlarınıza vermeyi düşünürsünüz? YASEMİN: Hiç kimseye benzemeye çalışmasınlar mesela kendileri olsunlar.
HER ŞEYİ AKIŞA BIRAKMAK LAZIM EREN: Hiçbir zaman bir şeylere ulaşmak için pes etmemeleri gerekiyor. Çünkü biz bu işe, işte atıyorum 14-15 yaşında başladık o zaman çocukluk hevesi hemen olsun istiyorduk her şeyi. Ama bizi gerçekten böyle 4 sene sakin sakin şan derslerimiz, dans derslerimiz oldu münazara çalışmalarımız oldu yani herkesin kendini geliştirmek için. MUHTAR: Niye takmıyorsun hayatı? EREN: Bundan birkaç sene önce oturduğum sitede Süha Abi diye biri var, 55 yaşlarında. Simsiyah saçları var yani bir tane beyazı yok adamın başında, her zaman gülüyor. Pozitif enerji var üstünde, yani genç gibi yani otuz yaşlarında falan gibi sürekli işi güzel, hayatı güzel, her şeyi çok güzel gidiyor. Sonra öğrendim; hiçbir zaman stres yapmıyor ki, tavırları da öyle. Hiçbir şeyi takmıyor. Sonra işlemiş kafama. MUHTAR: Yani sen yaşlanmak istemiyorsun, hep genç kalmak istiyorsun ondan... EREN: Sanırım o yaşlılık enerjisini şu an kabul etmiyorum ama ileride edeceğim kesin ama şimdi düşünmek istemiyorum; saçlarım geç beyazlasın böyle genç takılayım, gençlerle olayım ileride falan diye. GÜLÇİN: Her şeyi akışına bırakmak lazım, pozitif düşünmek ve herkesi olduğu gibi kabul etmek lazım çünkü yani insanın istediği gibi olmuyor her şey, bunları kendi içinde kabullenip halletmek gerekiyor ki, kendini üzmemek lazım sonuç olarak.